
Türkiye’nin Dev Potansiyeli: Yeşil Enerji Kaynakları
Çevre üzerindeki etkimizin giderek daha fazla farkına vardıkça, yeşil ve yenilenebilir enerjiye yönelik yatırımlar günden güne artıyor. Üretimde enerji ihtiyacının bu kaynaklardan karşılanması hem büyük bir maliyet azaltımı sağlıyor hem de yeni finans fırsatlarını doğuruyor. Peki yeşil enerji ne demek, yenilenebilir enerjiyle arasında bir fark var mı, Türkiye’nin yeşil enerji potansiyeli nedir gelin daha yakından bakalım.
Yeşil enerji nedir? Yenilenebilir enerji ile aynı şey mi?
Çevre Koruma Ajansı’na (EPA) göre, yenilenebilir enerjinin bir alt başlığı gibi düşünebileceğimiz yeşil enerji, en büyük çevresel faydayı sağlayan yenilenebilir enerji kaynaklarını ve teknolojilerini temsil ediyor. Yani bu kavramı; güneş, rüzgar, jeotermal, biyogaz, biyokütle ve düşük etkili küçük hidroelektrik kaynaklarından üretilen elektrik olarak tanımlayabiliriz. Karbon ayak izini azaltan ve net sıfır emisyona giden yolda etkili olan yeşil enerji madencilik, ormansızlaşma veya sondaj gibi çevreye zarar verebilecek uygulamalara temkinli yaklaşıyor. Bu, bazı doğal enerji kaynaklarının yeşil olarak kabul edilmeden önce uygun şekilde düzenlenmesi gerektiği anlamına geliyor.
Yenilenebilir enerji ise kısa süre içinde kendini yenileyen ve tükenmeyen enerji kaynaklarına dayanıyor. Bu tür enerji kaynakları arasında güneş, rüzgar, su, organik bitki ve atık maddeler (biyokütle) ve dünyanın ısısı (jeotermal) bulunuyor. Yeşil enerji kaynaklarıyla aynıymış gibi görünse de bazı yenilenebilir enerji teknolojilerinin çevre üzerinde etkileri olabileceğini belirtelim. İşte ikisi arasındaki fark tam da burada karşımıza çıkıyor. Örneğin, su gücü ile elektrik üreten hidroelektrik kaynakları, balıkçılık ve arazi kullanımı gibi konularda çevresel etkilere sahip olabiliyor. Tabii hidroelektrik santralleri planlama aşamasından itibaren çevre göz önünde bulundurularak alınan tedbirlerle inşa edilirse bu etkiler minimuma indirilebiliyor. Enerji üretmek için doğal odun atığı, talaş ve organik tarımsal atıkların yakıldığı biyokütleyi de ele alalım. Doğal kaynaklardan oluşturulduğu halde, bu malzemenin yakılması atmosfere sera gazları salabiliyor, bu nedenle yeşil enerji kaynağı olarak kabul edilebilmesi için dikkatli bir şekilde yönetilmesi gerekiyor.
Yeşil enerji daha geniş anlamda hem yerel hem de küresel çevre üzerinde önemli bir etkisi olabilecek teknolojileri ve ürünleri içeriyor. Yani satın alındığında, çeşitli yenilenebilir enerji projeleri ve bunların büyümesine yardımcı olacak teknolojilere yapılan yatırım da desteklenmiş oluyor.
Karbon ayak izini azaltan ve net sıfır emisyona giden yolda etkili olan yeşil enerji madencilik, ormansızlaşma veya sondaj gibi çevreye zarar verebilecek uygulamalara temkinli yaklaşıyor. Bu, bazı doğal enerji kaynaklarının yeşil olarak kabul edilmeden önce uygun şekilde düzenlenmesi gerektiği anlamına geliyor.
Türkiye’nin yeşil enerji potansiyeli nedir?
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) tarafından yayımlanan “2021 Türkiye Enerji Politikaları Görünümü Raporu”na göre, Türkiye son on yılda yenilenebilir kaynaklarda (özellikle güneş, rüzgar ve jeotermal), elverişli bir kaynak tedariki, güçlü enerji talebi artışı ve destekleyici hükümet politikaları sayesinde etkileyici bir büyüme yaşadı. Özellikle yenilenebilir elektrik üretimi son on yılda neredeyse üç katına çıktı ve toplam elektrik üretimindeki payı 2019’da %44’e ulaştı. Türkiye, On Birinci Kalkınma Planı (2019-2023) kapsamında belirlenen yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretiminin %38,8’lik hedefini şimdiden aştı. Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynaklarının genişletilmesini teşvik etmeyi hedeflediğini söyleyen rapora göre, ülkemizde 2017-27 döneminde her biri 10 gigawatt (GW) olacak şekilde güneş ve rüzgar enerjisi santrali devreye girecek. Rapor, Yenilenebilir Enerji Destek Mekanizması (YEKDEM) kapsamında Türkiye’nin, rüzgar, güneş, biyokütle, hidro ve jeotermal dahil olmak üzere yenilenebilir enerji santralleri için tarife garantisi sunduğunu da belirtiyor. Raporda ayrıca yenilenebilir enerji üretimi için en uygun görülen bölgelerde daha büyük ölçekli projeler için bir ihale süreci olan Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanlarından (YEKA) da bahsediyor. Rapora göre Türkiye, sahip olduğu kaynaklar göz önünde alındığında çok daha büyük bir potansiyele sahip. Bu kapsamda Türkiye, yeşil ve yenilenebilir enerjideki payını genişletmeye yönelik çabalarını daha da artırabilir.
Bir başka rapor da Türkiye Sinai ve Kalkınma Bankası (TSKB) Enerji Çalışma Grubu’nun “Enerji Görünümü 2021” Raporu. Türkiye enerji sektörünün değerlendirildiği bu rapora göre ise, 2021 yılının ilk 10 ayında ülkemizin toplam kurulu gücü 99,1 GW seviyelerine ulaştı. Bu süre boyunca 3.160 MW civarında gerçekleşen kurulu güç artışı, yenilenebilir kaynaklardan elektrik üreten santrallerden meydana geldi. Hidroelektrik santrallerinden 485 MW’lık kurulu güç artışı sağlandı. Toplam artışın 1.420 MW’lık kısmı rüzgar enerjisi santrallerinden, 991 MW’lık kısmı da güneş enerjisi santrallerinden sağlandı. Rapora göre bu yükselişte YEKDEM’in rolü büyük.
SOCAR Türkiye ve yeşil enerji yatırımları
SOCAR Türkiye olarak sürdürülebilirlik stratejimiz kapsamında, çevre yönetimi başlığı altında evrene saygılı yeşil enerji alternatifi ile çevresel etkimizi azaltmayı planlıyoruz. Bu kapsamda da Uluslararası Yenilenebilir Enerji Sertifikası (I-REC) ile belgelendirilmiş yeşil enerji satışı ile 2021 yılında mevcut elektrik son tüketici portföyümüzün %10’unu, yani 231 milyon kilovatsaatlik kısmını yeşil enerji satışı olarak gerçekleştirdik. Bunun yanı sıra Gold Standard ve Verified Carbon Standard (VCS) gibi uluslararası karbon sertifikasyon hizmetlerimizi de müşterilerimize sunulan ürün yelpazesine ekledik.