5 dk

Sürdürülebilirliğe Geçişte Petrokimya Sektörünü Neler Bekliyor?

Petrokimya 17.10.2022

Düşük karbonlu enerjiye giden yol petrokimya sektöründen geçiyor. Neden mi? Öncelikle şunu belirtmekte fayda var: Petrokimyasallar günlük hayatta kullandığımız birçok ürünün hammaddesi. Otomobiller, mobilyalar, inşaat malzemeleri hızlı tüketim malları ve dahası… Hemen hepsinin varlığı bu ürünlere dayanıyor. Bu durumda dönüşüm için petrokimya sektörünün gücünü kabul etmemiz gerekiyor.

Petrokimya ürünlerinin katkısı bununla da sınırlı değil. Güneş panelleri, rüzgâr türbinleri, piller, yalıtım malzemeleri ve elektrikli araçlar gibi modern enerji sisteminin pek çok parçasında kullanılıyorlar. Örneğin solar panellerde, güneş ışığını enerjiye dönüştüren kopolimer tabakası etilenden üretiliyor. Diğer yandan rüzgâr türbinlerinin motor ve kanatları için propilen ve ksilen gibi petrokimyasallara ihtiyaç duyuluyor. Bir anlamda sürdürülebilir ekonomi petrokimya sektörüne yeni fırsatlar sunuyor da diyebiliriz.

Peki petrokimya şirketlerini değişime iten gerçekte ne? Öncelikli olarak hangi yatırımlara ağırlık veriliyor? Gelin şimdi bu sorulara birlikte yanıt bulalım…

Petrokimya sektöründe sürdürülebilir adımlar

Günlük hayatımız petrokimya ürünleriyle çevrili. Artan nüfus artışı, ekonomik büyüme, genişleyen tüketim ağı derken petrokimyasalların uzunca bir süre daha hayatımızda olacağı aşikâr. Öyle ki, araştırmalar plastik talebinin son 20 yılda neredeyse iki katına çıktığını gösteriyor. Bununla birlikte karbon emisyonları da doğaya karışmaya devam ediyor. Hâl böyleyken enerjinin en önemli bileşeni petrokimya şirketlerine sürdürülebilir ekonomiye geçişte büyük görevler düşüyor.

Ulusal taahhütler ve çevreci düzenlemeler şirketler üzerindeki baskılarını giderek artırıyor. Örneğin Avrupa Plastik Stratejisi, plastik ambalajlardan kaynaklanan geri dönüştürülmemiş atıklar için vergi sistemi içeriyor. Endüstriler paketlemeden tedarik süreçlerine uzanan birçok aşamada sürdürülebilir yatırımlar yapıyor. Geri dönüştürülmüş, yenilenebilir hammadde arayışları giderek artıyor. Bu da petrokimya şirketlerinin portföylerinde biyolojik tabanlı yeni ürünlere yer vermesi demek.

İşin bir de ekonomik boyutu var. Yeni petrokimya üretim kapasitelerinin yaratılması piyasa içindeki fiyat artışlarını dengelerken, sürdürülebilir malzemeler için yüksek marjlı pazar fırsatlarını da beraberinde getiriyor. Küresel danışmanlık şirketi Mckinsey’e göre, geri dönüşüm teknolojilerinin 2030 yılına kadar toplam polimer talebinin yaklaşık %4-8'ini karşılaması bekleniyor.

Dönüşüm ama nasıl?

Uluslararası Enerji Ajansının 2018 yılında yayımladığı “Petrokimyasalların Geleceği” adlı raporda petrokimya endüstrisinde emisyonların azaltılmasına katkıda bulunacak farklı senaryolardan bahsediliyor. Referans Teknoloji Senaryosu ve daha iddialı hedeflerden oluşan Temiz Teknoloji Senaryosuna göre temiz enerjiye geçişte kullanılacak birçok yöntem var. Bunlar teknolojilerin ve süreçlerin performansını iyileştirmek, yenilenebilir kaynaklara ağırlık vermek, karbon yakalama ve depolama (CCS) teknolojilerine yatırım yapmak şeklinde sıralanabilir.

Rapora göre Petrokimya alanında düşük emisyonla üretim yapmak mümkün olabilir. Bu konuda gündemdeki yatırımlardan ilki Karbon Yakalama ve Depolama (CCS) teknolojileri. CCS yöntemiyle fosil kaynaklardan elde edilen ve mavi hidrojen olarak bilinen kimyasal madde üretilebiliyor. Mavi hidrojen ise daha sonra amonyak üretiminde kullanılabiliyor. Bu durum aynı zamanda gelecekteki düşük emisyonlu amonyak tesisleri için bir işaret olabilir.

“Düşük karbonlu hidrojeni farklı şekillerde üretmek de mümkün. Örneğin elektroliz yöntemi. Bu yolla üretilen ve yeşil hidrojen olarak bilinen bu madde, emisyonların yok denecek kadar azalmasını sağlayabilir. Ancak önemli ölçüde yenilenebilir enerji gerektirdiği de bir gerçek.”

Biyokütle, kentsel katı atık veya yakalanan CO2… Kimyasalların üretiminde bu karbon kaynaklarını kullanmak da öne çıkan trendlerden biri. Örneğin sürdürülebilir teknolojilerle havadan yakalanan karbonu ve yenilenebilir elektrikle elde edilen hidrojeni ele alalım. Karbonu hidrojenle birleştirerek; karbon monoksit, karbondioksit ve hidrojen içeren sentetik bir gaz elde edilebiliyor. Bu gaz ise uygun yöntemler sayesinde yakıt üretiminde birçok defa işlenebiliyor.

Sentetik gazın avantajı bununla bitmiyor. Bu gazdan, geleceğin petrol ürünü olarak görülen Sürdürülebilir Havacılık Yakıtı (SAF) da elde edilebiliyor. Bu gelişme karbon emisyonlarında önemli bir payı bulunan havacılığın karbondan arındırılması için iyi bir fırsat. Ayrıca sentetik gaza dayalı teknolojilerle yenilenebilir enerji metanol ve amonyak formunda ve taşınabilir. Bu da kaçınılmaz olarak maliyet avantajı demek.

SOCAR Türkiye olarak biz neler yapıyoruz?

Çevreye duyarlı, yenilikçi ve öncü bir enerji şirketi olarak biz de temiz enerjiye geçişte üzerimize düşen sorumluluğu alıyoruz. SOCAR Türkiye Ar-Ge ve İnovasyon Merkezi’ndeki çalışmalarımızla yenilenebilir kaynak kullanımından karbon yakalama teknolojilerine, emisyon azaltımından kimyasal geri dönüşüme kadar birçok projeye hayat veriyoruz.

Bu kapsamda özellikle petrokimya tarafında sürdürülebilir etki yaratması planlanan 3 önemli projemiz bulunuyor. Bunlar; CARMOF, CO2 Fokus ve NEFERTITI projeleri. Karbon Yakalama, Depolama ve Kullanım Programı tarafından fonlanan bu projeler başarılı olursa üretim sırasında doğaya karışan emisyonlar önemli ölçüde azalabilir.

CARMOF Projesi ile üretimde kullanılan karbondioksitin, inovatif malzemeler ve yöntemlerle olduğundan çok daha verimli bir şekilde tutulması hedefleniyor. Böylece tesislerimizdeki yanma gazlarının çevresel etkilerini de sınırlandırmış olacağız.

CO2 Fokus Projesi’nde ise, karbondioksit gazının inovatif katalizörler ile dimetil etere dönüştürülmesi amaçlanıyor. Geliştirilecek bu teknoloji ile karbondioksitin katma değeri yüksek kimyasallara dönüşmesi mümkün olabilir.

2021’de devreye alınan NEFERTITI Projesi ile karbondioksit ve suyun kimyasal maddelere dönüştürülmesi amaçlanıyor. Proje başarıyla sonuçlanırsa güneş enerjisi yardımıyla karbondioksitten etanol ve izopropanol gibi kimyasalların üretilmesi mümkün olacak. Bu durum yenilenebilir kaynak kullanımının çeşitlendirilmesi açısından birçok sektöre ilham verebilir.

Öne çıkan bir diğer önemli proje de “Atık Poliolefinlerden Rafineri ve Petrokimya Girdisine Uygun Hammadde Geliştirilmesi”. ODTÜ iş birliği ile başlatılan bu projede, plastik atıkların kimyasal geri dönüşüm yoluyla yüksek katma değerli petrokimyasallara dönüştürülmesi amaçlanıyor. Süreç sonunda yüksek seçiciliğe sahip, daha verimli bir katalizör ve proses geliştirilmiş olacak. Bu ise plastik kirliliğinin olumsuz etkilerini biraz olsun hafifletebilir.

Özetle petrokimya oyuncuları döngüsel ve sürdürülebilir ekonomide yer edinmek için çevreci yatırımlarını arttırmalılar. Kimyasal geri dönüşüm, hidrojen gücü, düşük karbonlu yakıtlar veya güneş enerjisi … Hangi yoldan gidileceği şimdilik çok değişkenli bir denklem. Ancak bu yolun sonunda daha temiz bir geleceğin bizi beklediği de açık…

Sosyal Medyada Paylaş

Bağlantı panoya kopyalandı
Etiketler:

İlginizi Çekebilir

5 dk
Poliüretandan polietilene: Biyolojik kaynaklardan elde edilen petrokimya ürünleri nelerdir?
Petrokimya 10.3.2024

Sürdürülebilir bir geleceğin inşası günümüzde toplumların refahını ve insan sağlığını güvence altına almak açısından kritik bir ön ...

Devamı

6 dk
Ham Petrol Nedir, Nasıl İşlenir?
Petrokimya 10.3.2024


“Yerküre içerisinde organik materyalin başkalaşımı ile oluşmuş ve gözenekli kayaçlar içerisinde depolanmış sıvı hâldeki hidrok ...

Devamı

3 dk
Otomotivden Tekstile: Termoplastiklerin Kullanım Alanları Neler?
Petrokimya 19.12.2023

Sıcaklığa duyarlı bir plastik türü olan termoplastikler, adını da bu özelliğinden alıyor. Çok çeşitli kullanım alanlarında bulunan termoplastiklerin ...

Devamı

4 dk
Esnek, Hafif, Kolay İşlenebilir: Plastikler Nasıl Üretilir?
Petrokimya 13.12.2023

Plastikler, günlük yaşantımızda sıkça kullandığımız ve hayatımızı kolaylaştıran çok yönlü malzemelerdir. Şişeler, bardaklar, giysiler, mobilyalar, arabalar, ambalajlar… Neredeys ...

Devamı